TANRI KORKUYOR
Kırmızı eteğimle yürüyorum sadece, siyah da bir sandaletim var ayağımda. Yağmur yağıyor bardaktan boşanırcasına. Siyah, uzun, bedenini saran bir elbiseyle bir kadın geliyor karşıdan, selvi boylu dediklerinden. Şemsiyesi yok, ıslanıyor benim gibi. Yalandan bir gülümseme suratlarımızda selamlaşmak adına. Dayak yemiş kıskançlık sebebiyle kocasından, ondanmış yerleri yalaması elbisesinin. Morluklarını, çürüklerini kapatmış. Karşı kaldırımda ıslanan başka bir kadın, makyajı akıyor suratından yağan yağmurla. Yağmurdan önce döktüğü gözyaşlarıymış makyajını bozan aslında. Tacize uğramış iş yerinde. Ondanmış gökyüzünün de onunla beraber ağlaması.Kırmızı giydim bugün, utançtan kızaran yüzümü kapatsın diye; sinirden kızaran gözlerimi örtbas etsin diye. Ben daha küçükken başladı sorgulamalarım. Hayat hakkında, din hakkında, tanrı hakkında… Kime sorsam yüz çevirdiler bana. “Küçüksün anlamazsın, büyüyünce anlarsın.” gibi laflarla savuşturdular beni hep. Büyük insanlara soru sormayı bırak...